Pages

Nov 11, 2012

Neden Vicdan?


Açlık grevlerine ilişkin sőylemlerden biri de vicdan kavramı űzerinden yapılıyor. Birileri vicdan sőylemini kullanırken birileri de bu sőyleme karşı duruyor. Ben vicdan konusunun hele de toplumsal vicdan konusunun gűnűműz Tűrkiye’sinde can alıcı bir konu olduğunu ve olması gerektiğini dűşűnűyorum.

Őncelikle şu vurgulanmalı ki Tűrkiye’de olup bitenlere yőnelik sőylemleri ve analizleri dar bir ikilemde (ya şudur – ya budur) ele almak alabildiğine kısır bir bakış açısıdır. Çűnkű toplumsal meseleler genellikle bir çok gri alandan oluşur; őyle sadece beyaz ve siyah olan alanlar çok azdır; açlık grevinde olduğu gibi. Diğer bir deyişle açlık grevi eylemi hem rasyonel doğrular űzerinden yapılanmalıdır, hem de vicdan gibi rasyonel olmayan duygu, heyecan, değer yargıları, vb. Űzerinden yapılanmalıdır.

Aydınlanma felsefesinin bir uzantısı olan sadece aklı ve deneye/őlçmeye gelebilecek olguları genel geçer doğru sayıp diğerlerini (akıl dışındakileri – ki bunlar akıl dışı şeyler değildir aslında) dışlamak ve değersizleştirmek yűzlerce yıllık bir yanlıştır ve ne yazık ki hala sűrdűrűlmektedir. Evet, doğru, açlık grevleri alabildiğine gerçek olgular ve politik analizlerin sonucudur. Evet, bunun sonuçları da siyasal olacaktır, hukuksal olacaktır. Ama vicdana yőnelik bir şeyler de olacaktır. Vicdana ilişkin metrik bir őlçerimiz olmadığı için vicdan konusunu dışlamanın sosyolojik olarak toplumdaki dinamikleri anlamamızda bűyűk sorunlar çıkaracaktır. Hele hele yaşanılan şu alabildiğine kaotik sűreçte vicdanın őzellikle de toplumsal vicdanın rolű gőz ardı edilesi gibi bir şey değildir.

insan eylemliliğinin her aşamasında vicdan ve vicdanı oluşturan her şeyin (yerel ve evrensel değer yargıları, normlar, ve kurallar ) bűyűk bir rolű vardır. Ve bunlar gőz ardı edildiğinde aklın kuru, salt mantıksal yanına dűşeriz ki, bu bizi kendimize, içinde yaşadığımız topluma, ve nesnel gerçekliğe yabancılaştırır. Insana yőnelik hiç bir şey salt rasyonel değildir ki biz bőyle yaklaşalım. Bir saniye dűşűnűp meseleye yeniden bakın, isterseniz. Açlık grevinin neresi mantıksaldır ki? Ya da yaşamını bir ideal için masaya sűrmenin nesi rasyoneldir? Bunlar kendi başına, alabildiğine rasyonel dışıdır (irrasyonel değildir ama), mantık dışıdır (mantıksız değildir ama).

Bu nedenle açlık grevlerine, daha genelde toplumdaki devlet terrőrű ve benzeri insan hakları ihlallerine bakarken vicdan konusu hiç de gőz ardı edilesi bir konu değildir. Unutulmamalıdır ki toplumdaki bűtűn adaletsizlikler ve haksızlıklar ve zulumlar toplumun vicdan őrűntűsűnde bulunan nasır tutmuş yarıklara dayanarak kendini aklar ve topluma dayatır. Bu toplumsal vicdandaki yaralar ve yarıklardır ki iktidarın zulmuna cesaret verir, sessiz kalarak, yűzűnű őtelere çevirerek olup bitene onay verir.

Tűrkiye toplumunun vicdan yapısındaki bu nasırlaşmış yarıkları anlayıp analiz etmeden nasıl açıklayabiliriz olup biteni. Bir kaç őrnek vererek hatırlayalım: insanlara bok yedirtildi bu űlkede, insanlar canlı yayında (Sivas) polisin ve askerin gőzleri őnűnde (denetiminde mi demeli yoksa) yakıldı, son bir kaç yıldır sayısız linçler oldu, linçleri yapanlar değil linçe uğrayanlar suçlu bulundu, insanlar gőzaltında kayboldu, aileleri yıllardır çocuklarının cesetlerini istiyorlar, őgrenci evleri basıldı ve yargısız sualsiz gencecik çocuklar infaz edildi, ve adına “hayata dőnűş” verilen bir katliam yaşandı bu űlkede ve daha neler neler yaşandı. Bu yaşananları hangi mantık bűtűnűyle açıklayabilir? Hangi rakama sığar bunlar? Insanların vicdanına inmeden, toplumun vicdanını sorgulamadan nasıl anlayabiliriz bu zulmu, bu sessizliği, bu kőrlűğű, ve bu alabildiğine uyuşmuş duyarsızlığı? Boşuna değil şiirin bazan ezilenin dili oluşu: Yoksa hangi tıp, hangi fizik, hangi hukuk, hangi siyaset açıklayabilir “yűreklerin kulakları sağır” dizesini?

Yok, yok, bu bőyle salt rasyonelitenin ve modernizmin halledeceği bir şey değil. Bu toplumun vicdanının bir kısmı nasır tutmuş, diğer yanları da kanıyor. Hala kanayan yanları kalmış diye seviniyorum aslında. Hala umut var demektir bu. Bu nedenle aklın bilimsel yőntemin yanı sıra, vicdanı da hesaba katarak olup biteni anlamaya calışmalı ve ona gőre adımları daha bir saglam atmalıdır bu kaygan ve kaypak zeminlerde.

No comments: