Pages

May 8, 2011

Tanıklık

Tanıklık ediyorum diyor Elie Wiesel, her şeye tanıklık. Ve bu tanıklığı műmkűn kılan bireysel ve toplumsal belleğin yorulmaz bir emekçisi sayıyor kendini. Bunun için yaptığı herşey bu perspektiften değerlendiriyor. Hatta tanrının varlığını da tanıklıkla açıklıyor. Tanrıya gőre insanlar tanrının ve yeryűzűnde olup biten herşeyin tanıklarıdır. Eğer insanlar tanıklık etmezlerse tanrının varoluş sebebi de ortadan kalkar.
Kendine őzgű bir gűcű vardır tanıklığın. Ki ezenin korktuğu temel şeylerin başında tanıklıklar gelir. Bu nedenle ezen suç işlerken őnce tanık olmamasına dikkat eder , eğer bu műmkűn değilse tanığı ortadan kaldırmaya çalışır. Almanya’da ikinci dűnya savaşında nazilerin uyguladığı yőntemin adı “Gece ve sis”tir. Karanlığın yanısıra sisin de tanıklığı engelleyen etkisini kullanan bu yőntem insanların sisli gecelerde evlerinden alınıp katledilmesinin adıdır. Gőzaltında kayıplar da bunun başka bir formudur.

Geçenlerde İzmir’in Çeşme İlçesi’nde 20 Kürt ailenin evi ‘tarım arazisi olduğu’ gerekçesiyle belediye tarafından yıkıldı. Duydunuz mu? Yıkımın ardından da evlerin etrafını Jandarma ateşe verdi. Gőrdűnűz mű?

Yani bu insanların evleri, kőyleri yakılıp zorunlu gőçe zorlanmışken, ve bu insanlar hayret bir şekilde belleklerinde o zulum ve terőrden arta kalan derin yaralarına rağmen, yılmadan yıkılmadan kendilerine yeni bir yaşam kurmaya çabalarken bu yapılanlar hangi kitaba sığar? O insanların belleklerindeki henűz kabuk bile bağlamamış yaralarını o kirli ve iğrenç tırnaklarıyla deşmeye çalışan bu nefret nedir? Ya ya bűtűn bunlara gőzűnű yuman, yűzűnű őte tarafa çeviren, ya da yapılanları bir tűr mantığa bűrűyen ve kendince aklayan bu toplumsal kőrelme, bu sosyal çűrűme nedir?

Şu gűzelim bahar sabahına tanıklık ederken gőzerimi nasıl kaparım sizin gőzlerinizi kapamalarınıza? Tanıksınız bu olanlara. Kaçamazssınız! En azından ben bu tanıksızlığınıza tanığım ve işte buraya da yazıyorum.

4 comments:

EKMEKÇİKIZ said...

Bence, sadece bu insanların başına gelene değil göz kapama hali. Hatta, nefret duydukları için başlarını çeviriyor da değillerdir.
Genel olarak, bana dokunmayan yılan bin yaşasın anlayışı egemen olan bir toplumda yaşıyoruz, ne yazık ki!...

Eleştirel Günlük said...

Sevgili ekmekcikiz haklisin. Ama aslinda evrensel olarak butun insanlar gecerli bir durum o. Cok dogal aslinda "kendini koruma" icgudusu ile genelde insanlar "bana dokunmayan yilan" olasiligina siginirlar. Ve analizler gosteriyor ki fasistlesme-irkci olmalar- hatta o toplu katliamlara katilmalar boyle kucuk kucuk goz kacirmalarla basliyor. Goz kacirmalar, "tabii canim o da boyle yapmasaydi"ya donusuyor, sonra "bunlar bunu hakkediyor"a, sonra "bunlara bu yapilmali"ya gidiyor.

Turkiye'ye ozgu ilginc bir tarafli korlesme var aslinda. Yani adamlar Israil'in yaptiklarini goruyor da gozunun onundekini gormuyor. yani Bulgaristan'in Turk asillilarin soyadlarini degistirmelerinin ne derece insanlik disi oldugunu gorur de ulkesinde cocuguna kurtce isim koyan adamin iskence gormesini gormez ya da baska bir mantiga burur... Yani bu tur seyler toplumun insanligini yitirmesine denk gibi...

zihni örer said...

"Toplumun insanlığı" ne zamandan beri var ki?
ırkçılık egemen ideoloji olunca ve oy çoğunluğunu da sağlayınca bu olayların kendi içinde çözümü elbette olmaz.
Vurguladığın gibi, ancak anlayanların güçbirliği en azından saldırıyı durudurabiliyor. YSK'na geri adım attıran neden bir veri oldu artık elimizde. Başka türlüsü bir anlam ifade etmiyor.
Haklısın, risk almak gerekiyor.

Eleştirel Günlük said...

Tanikligimizi saklarsak yarina yalanci (cunku dogruyu soylememek de bir yalan soylemektir) diye gececegiz...