Pages

Jul 31, 2009

Kadının Faşisti!

Bazan bilmek yetmiyor. Hemen hemen diyebilirim ki bir çok boyutuyla biliyorum ezilmişliğin ne mene birşey olduğunu. Azınlık olmaları, söműrűlműş olmaları, aşağılanmış olmaları, yok sayılmış olmaları biliyorum. Bűtűn bu olumsuzlukların nasıl içselleştirildiğini, nasıl başa çıkma mekanizmalarınca kullanıldığını, nasıl insanı, eğilimlerini, zayıflıklarını, gűçlűlűklarini belirlemede başat rol oynadığını da biliyorum. Yani Stockholm sendromunu da biliyorum, birincil ve ikincil derecede yaşanan post travmatik stress bozukluğunu da. Kadinin iskence ttigini de biliyorum. Freud’un dediği ruh hatalıklarının hemen hemen hepisinin temel işlevi verili gerçeklik denen saçmalıklarla başa çıkmadır; hayatta kalabilmektir deyişini de anlıyorum. Ama dediğim gibi bunları bilmek yetmiyor bazan. Size komik gelebilir ama hala benim kafam basmıyor mesela bir kadının faşist olacağına. Faşist bir kadın görűnce yűreğimdeki fırtınayı anlatamam. Beyinimde oluşmaya çalışan “faşist kadın” şeması ile beyimde çok gűzel ve tutarlı bir biçimde oluşmuş diğer şemalar arasındaki çatışkı bir savaş arifesi gibi korkunç.

Insanlar şaşırıyor tepkime. Ben de onların şaşırışına şaşırıyorum. Yahu bir kadın cinsel kimliğiyle böylesine aşağılanmışken, hergűn ve her an böylesine et gibi pazarlanırken, savaşta kendisine tecavűz bir savaş taktiği gibi kullanılırken, sorgu odalarında kocasına, arkadaşına, kardeşine ya da babasına karşı işkence aracı gibi kullanılırken, rahmi savaşta ölsűn öldűrsűn diye askerler doğuran bir kuluçka makinası gibi görűlűrken, bir kadın nasıl egemen ideolojiyi destekler. Nasıl erkek egemen kűltűrű besler. Bir kadın nasıl vatan ve millet mevzubahisse empati – sempati falan lűks kaçar diyebilir. Bir kadın nasıl bu denli insansızlaşabilir. (Heee valla ben insansızlaşmanın sadece erkeklere özgű bir imtiyaz olduğunu dűşűnűyor olmalıyım!)
Ah beni gidi öğrenme özűrlű beni. Ben Çiller başbakan seçildiğinde de en kötű kadın en iyi erkekten daha iyidir diye dűşűnmemişmiydim sanki! Kadın duyarlıdır. Kadın duygusaldır. Kadın, duygudan uzaklaştıkça karanlık bir hapishaneye dönűşen, adına akıl denen sarayın kraliçesi değildir, hiç de olmamıştır. Siz bakmayın peri ve halk masallarının bűtűn kadınları bir derece cadı gibi gösterdiğine. Bu da kadını ezen bűyűk projenin bir kűçűk ayrıntısıydı…

Kimbilir belki benim Kadından böyle çok şey beklemem de erkek egemen ideolojinin benim űzerimdeki bir yan etkisidir. Yok ! Yok! Kadını “hanım hanımcık” “uslu” “terbiyeli” “gelin olmak için bűyűyen” biri gibi görműyorum. Kadının tarihsel olarak kendisini ezen mekanizmaya karşı insan kalmak için - kadın kalmak için geliştirdiği savunma mekanizmalarının yűzű suyu hűrmetine duyarlılıklarını vatan, millet, bayrak gibi mekanizmalara peşkeş çekmesini kaldıramıyorum sadece.

Anlatabildim mi?

11 comments:

EKMEKÇİKIZ said...

Ben sizi anladım Eleştirel Bey.
Ben sizi anladım da, dünya o "dünya" değil, maalesef.:((
Bütün o ezilmeyi aşağılanmayı yaşayan kadının önünde iki yol var.
Ya o yaşadıklarını kadın olmanın verdiği yaratıcı güçle, yani anneliğin getirisiyle sağaltacak ve iyiye dönüştürecek, ya da aynen hatta belki yaşadığı durumun ağırlığına bakıldığında misliyle yansıtacak.
Vatan, millet, bayrak gibi kavramların, hiç bir ayrıcalığı veya farklılığı yok bu yansıtmada. Tam aksine, harcıalem oldukları için daha kolay yol olarak seçilmeleri, ihtimal dahilinde.
Öyle işte!
Sanırım.
:)

elektra said...

ben bir kadın olarak hiç şaşırmıyorum. erkeğin görmek istediğiyle perdelenmiş gözlerine sahip değilim çünkü. ve erkeklerin olmadığı kadınlı ortamlarda kadınların en çok da kendi cinsdaşlarına nasıl faşizan davranabildiklerine pek çok kez şahit oldum. basit bir kompensasyonla erkek çocuklarını nasıl da aslanım kaplanım diye büyüttüklerine de. ha biliyorum, şaşırmıyorum da onaylıyor muyum? hayır tabii. ama şaşırmıyorum ben.
her seferinde sadece içim bulanıyor, o kadar.

Ebru said...

Ben şaşırmamayı öğrendim. Şaşırmıyorum dersem henüz tam başaramadım deniyorum.

Daha önce kendi sayfamda da sanıyorum Zihni Abi ile tartışmıştık bunu. Kadınlar ilerde başka kadınları ezecek erkek çocuklar yetiştiriyor.
Medya, günlük hayatta karşımıza çıkan erkekler kadını metalaştırken cinsiyetçi söylemlerden rahatsızlık duymadan gülümseyen kadınlara tahammül edemiyorum.
Ayak üstü yazabiliyorum bugün konunuz herzamanki gibi çok güzel aklıma kadın denilince ilk gelen isimdir Rosa Lüxemburg buna birkaç isim daha eklenir elbette. Konuya da daha çok yorum:)
İş hayatında kadın olmayı avantaj gibi gören ve bu yönde kullanan bakış açısı ise bambaşka bir tartışma konusu olabilir. Kendi bedenine,kimliğine böylesine saygısızca bedel biçmenin izahını bulamıyorum.

Ayna-i Marzî said...

Ezilen insanlar neden ezildiklerine dair bir fikre sahip olmayıp işin gerisinde neler döndüğünün, nasıl ezildiğinin farkındalığını (çevresel sebeplerle) kavrayamakdıkları zaman, empati yerine benzer durumdaki insanların da kendisi gibi bir süreçten geçmesini benimseyebiliyor ve ezilmişliğini doğanın bir kanunu olarak görüp "ben de payıma düşeni almalıyım" perspektifinden bakabiliyorlar.

Aslında bunu hemen hemen her kadın yapıyor. Mesela gelinken çekmiş olduğu her çileyi kaynana olduğunda gelinine ödetiyor ve bundan tatmin oluyor. Bu kadına da özel bir durum değil hem, her ezilenin yapabileceği şeyler bunlar.

merve* said...

Kadını “hanım hanımcık” “uslu” “terbiyeli” “gelin olmak için bűyűyen” biri gibi görmeyenler az maalesef..bundandır sürü psikolojisyle kadınlar bile kendilerini gelin olmak için büyüyen,erkeklerin egemenliği altında köleleşniş olarak görmeleri..
çözüm var mı? ben göremiyorum :/

Talisman said...

Bence ezilen birinin ezmemesi daha şaşırtıcı olurdu. Çünkü hayatı o şekilde şekillenmiştir ezilenin. Nasıl anlatsam ezilmemiş birinin daha özgür birinin iyi olması daha kolaydır. Ezilen taraf çok rahat kötü olur. Kadının kötü olması daha mantıklıdır o bakımdan. Tabii ki hoş değil ama maalesef böyle. Hayatında neyi en fazla görürsen hayatı da ondan ibaret sanıp, kendi lehine çevirmeyi isteyebilirsin.
Yahudilerin Filistin e yaptıkları başka türlü nasıl açıklanır?

Eleştirel Günlük said...

Arkadaslar cok tesekurler yanitlariniz icin. Ne ilginctir sadece kadinlar yorum biraktilar bu yazi icin. Erkekleri niye tartismaya cekemedik acaba?

Nerdeyse hepimizin yanitinda kaniksadigi sey “bunda sasilacak sey”in olmayisi; ezilenin bu tur davranis oruntuleri icinde olsununun normal olusu. Freire ezilenlerin pedagojisinde bu ezilen davranislarini ayrintisiyla yapmis. Yazida da bu gorulen davranislarin cesitli adlarla anilisindan dem vurmustum. Yani bilinen seyler bunlar. Yine de dedigim gibi anlasilir gibi degil. Sindirilir gibi degil.

Elektra “erkeğin görmek istediğiyle perdelenmiş gözleri” betimlemesini cok sevdim. Cok sevdim cunku butun sucu ve gunahi erkegin sirtindan alip sisteme, gelenege, ahlaka yuklemiyor bu. Erkegi yapmadiklariyla sanik sandelyesine koyuyor. Erkek kendisine verilmis imtiyazlardan vazgecmek istemiyor. Alabildigine feudal bir gelenekten geldigim icin cok iyi biliyorum bu erkek egemenligin opium doyumu veren rahatligini. Ve degismenin ne kadar zor oldugunu. Ama zor demek degismez mutlak demek degildir. Kendi adima soyleyeyim ben 10 yillardir bu cabayi surduruyorum ve degisiyorum ve saniyorum yasamin tumunu kapsayan bir surec bu. Yani bir iki deneme ile bir iki gun ile olacak sey degil.Yani cozumu dusunurken hep o tarihsel yanilgiya dusuyoruz.

Daha once yazmistim, kurtulus deyince “mutlak – tek bir kerede olup biten bir devrim” dusunuyoruz. Bunun icin “çözüm var mı? ben göremiyorum” diyoruz. Cunku cozum diyince biz buyuk bir kerelik donusumler bekliyoruz. Yok oyle degil. Kucuk kucuk seylerle baslamali bu. Ve bu kucuk seyler buyuk devrimler gibi “nesnel ve oznel kosullarin hazir olusunu” beklemeyi de gerektirmiyor. Bu kucuk seyler “hemen- simdi” diyor. Bu bakimdan daha da devrimci bunu yapabilmek. Ornegin bu tartismayi gunluk yasama tasimak da onemli. Sadece bu sanal ortamda bir kereligine konusulmus ve bitmis olmamali…

zihni örer said...

Erkekleri niye tartismaya cekemedik acaba?

feodalitemizde kadınlar erkekleri 5 adım geriden izlerdi sıradan yol yürüyüşünde bile. "Erkek üstünlüğüne" saygın gereğiydi....

Burada tersine çevirlimiş olmasını kısasa-kısas olarak açıklayalım:)

Şaka bir yana da,

"hayatın amacı nedir"? diye bir konu araştırıken, bir görüşün "güç elde etmek" diye iddiasına rastladım. hayatın amacı güç elde etmekmiş. Kapitalizmin ve onun yan kuruluşları olan faşizm ve din kurumlarının ana amacını ve içeriğini irdelediğimizde, korkutmak ve ardından güç elde etmenin açığa çıktığını görebiliyoruz. erdemliliğin bir yana bırakılıp, "güç elde etmenin" bir ayrıcalığa yol açan bir makine olduğu bir dünyada kadının başka yol denememesi normaldir.

Günümüzde erkek eğemenliğinin paradoksa dönüşmesi de yine kadınların faşist tutumlarının ürünü değil midir! Zira erkeleri doğuran ve 18 yaşına kadar tezgahından biçimleyen yine kadınlar değil midir.

Mesleklerden üniformanın "sihiri ve sosyal yaşmadaki önceliklerinin" altını besleyen neden de asıl kadınların güce tapanlarının katkısı az mıdır?

"Kadın erkek eşit olsaydı"nın daha ayrıntısını ve çözümünü
burada tartışmıştık bir zamanlar.

Anonymous said...

elestirel abi,
yazida veri aldigin ya da kasttettigin anlamda kadin "kendinde-iyi" degildir....kadinin ezildigi mekanizmalarla kadin olma mekanizmalarinin ayni olmasindan kaynakliyor olabilir bu....ama isin asli, kadinin, belirttigin kötülüklerden bagisik kilacak bir dogal-durumunun olmamasidir....
kanimca....

Eleştirel Günlük said...

Kacak kadinin ezildigi mekanizmalar, ki bu erkek egemen sistemdir, tabii ki "kadin olma" mekanizmalarini belirleyip ayni kilacak. Bunda sasilasi bir sey yok. Yani kendiliginden, egemen ideolojiden bagimisiz kadin olma mekanizmalari yok (Bu bizim ideoloji tartismamizi animsatti). Bu nedenle boyle insandisilastiran mekanizmalar kurulmussa (duz bir mantikla da olsa) diyebiliriz ki aksi mekanizmalar da kurulabilir. Ya da bu kurulmus mekanizmalar yikilabilir.

Diyorsun ki "isin asli, kadinin, belirttigin kötülüklerden bagisik kilacak bir dogal-durumunun olmamasidir.." Bunu biraz acarsan sevinirim. Tartismanin hayrina yine sunlari onelden anladigim kadariyla da belirteyim. Oncelikle
kadinin bu kotuluklerden bagisik kilmak diye bir amaci yoktu benim yazimin. Bagisik kilma sanki o kotuluklerin varolusuna okay diyor sanki. Bagisik kilmaktan ote o kotuluklerin ve o kotulukleri ureten sosyal, ekonomik, ve kulturel yapilarin da yok edilmesi soz konusu olmali diye dusunuyorum. Bir de ben kadinin erkekten farkli bir "dogal-durum"unun varolduguna inaniyorum. Bu dogal durumun apriori oldugunu iddia etmiyorum. Bu dogal durumun (algiyi, yargiyi, bilgiyi islemeyi, psikolojik butunlugu vb iceriyor)bir ogrenilmislik ya da ogrenme ve basetmeye yonelik bir potensiyel durum olduguna inaniyorum. Bu durumun da kadinin erkek egemen hegemonyayla basedebilbe ve yadsima olanaklarinin hammadesi olarak goruyorum.

Tolga said...

bence bir onceki postunda ideolojiyi ikilestirmekten bahsettigin lojikten kaynakli bir problem var bu yorumunda.kacak'la benzer dusunuyorum aslinda bu konuda: ortada bir erkek egemen ideoloji bir de kadin egemen ideoloji gibi birsey yok; Ideoloji (buyuk harfli) var! bu egemenlik iliskisinde bizzat kadinin "da" rolu var; kadin, bu rolunu erkegi bahane ederek unutturamaz, ya da ortbas edemez. kabaca bir ee kaka, bir de cici bici yok yani; bizzat o ideolojinin yeniden yaratmada her basarili "egemen(?)" erkegin arkasindaki "ezilen(?)" kadin var. roller elbet farkli evet ama bunlardan biri birine yeg degil bence.

ikili mantik hakkaten bazi seyleri gormemizi engelliyor gibime geliyor. sucu hemen atacak bir taraf bulmayi kolaylastiriyor cunku, gunah temizlemeyi filan.