Pages

May 8, 2009

üçleme


1) Diyarbekir.net ve Serpil
:
Diyarbekir.net sitesini belki bilmezsiniz. Ben okurum. Guzel yazılar vardır. Bir de Diyarbekir’den haberler verir. Diyarbekir.net’i belki bilmezsiniz ama Serpil’i bilirsiniz. Hani resimleri Diyarbekir’i ve kürtleri, ve kürtlere yapılanları anlatır. Dikkateimi çekti Serpil’in resimlerine, sergilerine, başarılarına ilişkin ne bir haber, ne de bir yazı çıktı Diyarbekir.net’te. Serpil Diyarbekir’li oysa. Diyarbekir’in övünmesi gereken sanatçılardan biri. Şimdi Serpil’in bir sergisi olacak Diyarbekir’de, Keçiburcu Galeride. Bakalım bunu da mı es geçecek Diyarbekir.net? Umarım Diyarbekir.net karşı bir tavır alması gereken Türk burjuva medyasının Kürt karşılığı olmaz…

2) Denizler:
6 Mayıs’da Denizlerden söz etti insanlar. Andılar. Lanetlediler katillerini. Ama birileri de sanki işi zıvanadan çıkardılar; onlara çok mu çok arabesk ve medyatik bir tavırla acıma göstererek ve onları tarihsel gerçekliklerinden soyutlayarak yaklaştılar. Öyle ileri gittiler ki “yazık oldu bu çocuklara” dediler. Yazık oldu derken erken ölümlerine bir vurgu yaptıklarını biliyorum. Ama erken ölüm acınası bir ölüm de değildir yani. Yapmayın allahaşkına! Düşmeyin zamanın mutlak mekaniğine. Zamanın göreliliğini unutmayın. 100 yıl yaşayıp da bok yığınında gül kokusu duyduğunu sanmaktan daha acınası ne ola ki. Onlar hergünü bir ömür gibi yaşamadılar mı? Dolu dolu; tepeden tırnağa aşk, tepeden tırnağa kavga, tepeden tırnağa bahar gibi yaşadılar. Negüzel, ne uzun yaşadılar! Hala yaşamıyorlar mı? Yazık oldu demeyin ne olur sanki heder olmuş gibi, boşa harcanmış gibi. Hiç bir şey demek zorunda değilsiniz eğer beceremiyorsanız Can amca gibi güzel söylemeyi. Can amcanın dediklerini deyin yeter. Deyin ki “aşk olsun çocuk(lar size) aşk olsun”…

3) Güzel, akıllı, ve dürüst insanlar:

He who passively accepts evil is as much involved in it as he who helps perpetrate it.
- Martin Luther King, Jr.

Bazan kızıyorum insanlara. Güzel, akıllı, dürüst insanlara kızıyorum hem de. Belki bir faşiste öyle kızmıyorum. Çünkü faşistin ne olduğu ortada. Kapasitesi, yapacakları, yapamayacakları, kimin safında olduğu ortada. Kızdığım, bu güzel insanların nerde olduklarına dair muğlaklık. Taraf olmamalarıdır. Taraf olmanın gerektirdiği tutarlılığı, ahlaklılığı, ve cesareti gösterememeleridir. Cesaret korkunun yokluğu değildir. Cesaret korkuya rağmen haklıdan yana tavır almaktır. Haksızlığı kınamaktır. Zulme karşı ayak diremektir. Protesto etmektir. Elie Wiesel’in dediği gibi “There may be times when we are powerless to prevent injustice, but there must never be a time when we fail to protest.” Yani adaletsizliği önleyecek gücümüz belki olamaz ama bu adaletsizliği, zulumu protesto edememek için hiç bir mazeretimiz olamaz, olmamalı… çünkü zalim sessizlikten güç alır. Sizin sessizliğinizdeki onaydan… "Ben bir şey yapmadım, günahsızım" demeyin. Yüreğinizi kendinizi kandırarak rahatlatamazsınız. Siz de işin içindesiniz. Insanlar yargısız infazla öldürülürken, çocukların kafası silah kabzaları ile dağıtılırken ben sadece müzik dinliyordum, sinema, kitap eleştirisi yazıyordum, laboratvarda deney yapıyordum, mutfakta yemek yapıyordum diyerek kendinizi bu kan ikliminden kurtaramazsınız. Yani elinize silah alıp dağa çıkmanızı gerektirmiyor cesur olmak. Ya da örgűtlű bir militan olmak, ya da bir partizan sanatçı olamak. Yani bloğunuz varsa bloğunuzda iki satır yazmak da bir protestodur. Yazmayıp boş bırakmak da. Ama hiç yazmamak değil. Hiç yazmamak gözlerini kulağını tıkamaktır. Blog sahibi olmanın, internet ve ona ulaşacak bir bilgisayara sahip olmanın sosyal anlamda gűç oluşu da budur zaten. Ya da okulda, dersde, sokakta konuşmaktır. Çocuğunuzla , komşunuzla, arkadaşınızla konuyu deşmektir. Hiçbir şey yapamazsanız alıp bir şiiri okumaktır zulme ve kavgaya dair. Zulumla, terörle, öfkeyle yaşayın da demiyorum. Zaten mümkün değil hep aynı öfke, kızgınlıkla, ciddiyetle, matemle yaşamak. Güleceksiniz de! Siktiri boktan konularda “geyik de yapacaksınız”. Ama bi beş dakika ile bir iki cümle ile protesto etmekden de uzak durmayın. “Benim bloğum yemek tarifleri ile ilgili” ben ne yapayım demeyin. Bu gün polisin bu vahşetine gidecek yemek tarfi yok deyin mesela. Bi şey deyin ne olur! Ses edin! Güzel insan olmak, mutlu insan olmak demek insanlar katledilirken yanıbaşınızda, uzaklara bakmak değildir. Vallahi değildir!!!

6 comments:

Ebru said...

Dünden beri birkaç kez yazdım (hatta hala taslağı duruyor blogda) gecikmiş tepki vermekten çekinmek mi bu yoksa kısık sesle bağırmaya çalışmak mı bilmiyorum ama haklısınız sonuna kadar.

Eleştirel Günlük said...

Sagol Ebru!

Serpil Odabaşı said...

haklısın hem de yerden göğe...

Eleştirel Günlük said...

Keske haksiz olsam Serpil! Keske haksiz olsam...

. said...

İzninizle kalıcı olarak link vermek istiyorum son paragraftaki cümlelere.
Sardunya
http://sardunya.blogspot.com

Eleştirel Günlük said...

Sevgili Sardunya, hosgeldin.

Cok sagolasin kendi blogunda sag sutunu bu yaziya ayirdiginiz icin. Onurlandim, gururlandim...