Pages

Mar 25, 2009

Bedenci! -2-

Boğucu, yalnız bir őglenden sonraydı. Őğretmenler odasındaki yalnızlıkta yarım kalan bir șiiri tamamlayacak olan bir imgenin peșine düșmüștüm. Kıyamet kopsa umurumda olmayacaktı. Birileri daha vardı ama hatırlamıyorum kimlerdi. Birden müdür muavini büyük bir telașla açtı kapıyı; tombul yanakları kırmızı olmuștu, gőzleri ise kaçacak delik bulamamanın telașı içindeydi sanki.

-“M. geliyor” dedi diğerlerine.
-“M. mi” diye emin olmak için sordu biri.
- Ha șu kominist bedenci mi?” diye ben sordum.


Telefon etmiș. Müdür muavini cevap vermiș: “Ben M…,geliyorum!” demiș sadece…

Sanki bir Cüneyt Arkın filimi seyrediyordum çocuk gőzlerimle. Eğlendiğim su gőtürmez bir gerçekti. Korkuları beni müthiș eğlendiriyordu.

Müdür muvani gitti. Ardından da diğerleri. Kimse kalmamıștı őğretmenler odasında.

Hatırladığım sonraki günlerde bir tedirginlik vardı herkeslerde. Hatta eskinin solcularında dahi. Őgreniyorum ki bedenci hakkında bu eski solcular da ifade vermișler. Imza atmıșlar hazırlanan suçlamalara. Suçlamalar da malum: koministlik falan bile değil. Ahlaksal suçlamalar.

Sonraki ayrıntıları hatılamıyorum. Hatırladığım Bedenci geldikten sonra birlikte kalmaya bașladığımız ve  çok kısa bir sure içinde korkunç güzel bir dostluk ve arkadașlık kurduğumuzdur. Őylesine devrimciliği kendine yașam ilkesi edinmiș hiç kimse tanımamıștım. Mümkün müydü hiç kirlenmemiș olması őylesine politik birinin? Gőrüyordum iște mümkündü.

Sordum bi gün “Geleceğini duyunca nasıl korkmușlardı. Ben de gelip bu puștları bi güzel dőveceksin sandım. Sahi niye dővmedin?” Güldü. “Onlar benim düșmanım değil ki! Benim düșmanım onları olușturan sistem. Dővsem ne olacak ki! Dedi. Bașka birinden bașka bir koșulda bunları duysam, herhalde kıçımla gülerdim. Ancak bu kadar basma kalıp cevap olur derdim. Ama őyle değildi iște. Adam dediği gibi yașıyordu. 15 yıllık őgretmenlik yașamının bilmem kaç yılını sürgünde, bilmem kaç yılını hapiste, bilmem kaç yılını da açıkta geçirmiș. Gőzünü kan kin bürümemiș. Bütün yașadıkları onda halkına ve inancına olan sevgisini arttırmıștı. Pekiștirmiști. Ve o sőzler de kalıp gibi durmamıștı ağzında.

O geldikten sonra ki ilk őğretmenler toplantısıydı. Sőz aldı. Tek tek, isim vere vere, kendisine yapılan komployu bütün ayrıntılarıyla anlattı. Onların eğitimci, őgretmen olmadıklarını onların birer ahlaksız, namussuz, ve fașist olduklarını soyledi. En sonunda da “bir șey sormak istiyorum” dedi ve devam etti.

"Ben ideolojim gereği kerhane gibi yerlere gitmem. Hatta hayatım boyunca őnünden bile geçmișliğim yoktur. Ama varsayın ki ben gittim, hatta varsayın ki ben őgrencileri de gőtürdüm. Hiç bir őğrenci bulamadınız yalanınıza tanıklık edecek. Sadece biri beni gőrmüșmüș. șimdi sormak istiyorum beni őgrencilerle kerhanede gőrdüğünü sőyleyen o șerefsiz kendisi kerhanede ne aranıyordu? Anasını mı arıyordu yoksa karısını mı?”

Kalkıp őpesim geldi orda. Nasıl gururlanmıștım onunla aynı ideolojiyi paylaștığım için. Onunla arkadaș olduğum için, kendimi nasıl da șanslı hissetmiștim.

Aradan kısa bir süre geçmiști ki tayinini ailesinin olduğu ile aldırdı gitti - Burda iși bitmiști. Giderken çocuklar onu yolculamasınlar diye okul idaresi őzel yoklama yapacağını okula gelmeyenlerin ailelerinden izin kağidi getirmelerini istedi. Herșeye rağmen büyük bir őğrenci topluluğu yolculadı onu… Gider gitmez il milli eğitim müdürü çağırmıș gőz daği vermek istemiș. Demiș ki “hocam size solcu diyorlar” bedenci hemen sőzünü kesmiș “Hocam eksik biliyorsunuz, sizin bildiğiniz o sol varya ben o solun da taaa en solundayım” deyip çıkmıș odadan.

O bozkır kasabasını, o yalnızlığı nasıl da güzellemiști varlığı. Stajyer őğretmen olmaktan çıkmıș, gerçek őğretmen olmuștum. Yediğim sorușturmalar șahidimdir. Alnıma sürülmüș hiç bir “yılın őğretmeni ődülü” ya da herhangi bir resmi ődülüm yoktur.

Geçenlerde bana internetten beraber çektiğimiz resimleri gőnderdi. Hala őğretmendir, bedencidir, hala komunisttir, solun o en solundadır, benim arkadașımdır.

-Bitti-

13 comments:

Eleştirel Günlük said...

Belki bu yuzden ben kendimi guzel ogretmenlere rastladim diye hep sansli sayarim. Onlardir bana hep model olan...

Mevlüt said...

Sevgili EG,buraya yorum yapmak için değil, senin yaşadıklarının gerçek olduğuna tanıklık etmek için yazıyorum. Bu bloglarda yazanların daha çok yaşamdan kopuk felsefi analizlerin içinde kayboldukları kaygısını yaşadığımdandır sanırım anlattıklarını inandırıcı bulacaklarını dűşűnemiyorum açıkçası. Yaşamadılar yada öyle olmasına olanak vermiyorlar. Ama bu anılarında anlatılan kişi Devrim mücadelesinde bir adım geri gitmedi, mücadeleye devam ediyor edecek.Ta ki faşizm yenilinceye kadar.

Eleştirel Günlük said...

Sagol Mevlüt dost. Bilirim o hic geri atmadi...

cüneyt uzunlar said...

Bir zamanlar asistan olduğum bir okulda solcu bir bölüm başkanımız vardı...

Yemekhane için imza toplamaya başladık...

O zamanlar toplu imza yasaktı...

'Solcu' bölüm başkanımız bize engel olmaya çalıştı...

Ve daha birçok eylemde yolumuza taş koyduğunu hatırlıyorum o.'solcu' bölüm başkanımızın...

Üstelik öğrencilerine terbiyesiz, galiz laflar etmekten de çekinmeyen biriydi...

Öğrencilerin yüzde doksanı ondan korkardı ve hâlâ korkarlar...

Solculuktan nefret ettiğini anımsarım onun yüzünden birçok öğrencinin...

Kendisi hala solcu, hala gaddar, hala koltuğunda oturuyor...

Aynı şekilde solculuğun masumiyetinden yararlanan ve solculuk kalkanı altında karısını döven, çocuğunu önemsemeyen, proleter/köylü anne-babasını aşağılayanları da çok gördüm...

Bir süre bunları sakladım...

Çünkü birçokları gibi komünistlerin kötü algılanmasını istemedim...

Fakat bir süre sonra baktım ki iş takım tutmaya dönüşüyor...

'Sol' diye adlandırılan çevre geriliyor...

İlerici, özgürlükçü, eşitlikçi olan gerici tutum, kısıtlayıcı ilkeler, katı bir hiyerarşiyle yeniden kurgulanıyor geniş adımlarla...

Bu ne!!!

Bu ne!!!

Tek sorumlu faşizim mi, 12 Eylül mü?...

Lânet olsun faşizmin her türlüsüne...

Doksanların sonlarıydı...

Kafayı kırdım, tek başıma, bir yıl boyunca İstanbul'un varoşlarında gezindim...

Ülkü Ocaklı gençlerle tanıştım/takıldım...

Çünkü onları yaratıcı düşman olarak görmüyor(d)um...

Neydim onların arasında?..

Tabi ki kendi siyasi kimliğimleydim...

N'oldu peki?...

Bazıları sol partilere oy atmaya karar verdi...

Bir tanesi "Abi senin hikâyeler cami minaresinden okunsa süper olur!" dedi...


Salon solculuğu, solcu megolomanlığı, kibiri, sınopluğu artık ne dersen...

Yiyip bitiriyor bizi...

Hocam senin yazıya koşut olmadı biliyorum ama ben de içimi/dışımı döktüm ilk etapta...


..............

Evet...

Biz, bizim arkadaşlar bir zamanlar hepimiz bedenciydik...

Çernişevski'nin Nasıl Yapmalı romanındaki kahramanlar ve özellikle -adını yanlış hatırlamıyorsam- Rahmetov
karakteri idolümüzdü...

Koca kadırgaları tek başına çeken, yürüyerek Avrupa'yı kateden, hint fakirleri gibi çivili yatakta uyuyan, bir odaya kapanıp üç gün boyunca durmadan kitap okuyan...

Biz de öyle olmaya çalışır koşar, yüzer, okur, tartışır, güreşirdik...

Senin bedenci bende böyle bir iz bıraktı...

Güzeldi...

Eyvallah!..

Eleştirel Günlük said...

Icini bosaltmana vesile olduysam ne mutlu. Guzel blog dostluklari ne gun icindir zaten?

Saka bi yana da her zaman kotu ornekler olacaktir kuskusuz. Eski solcular dedigim gurub da bunu temsil ediyor zaten senin solcu bolum baskanin gibi.

Yaziyi yazmaktaki amaclarimdan biri de (asil amacim sadece yasadiklarimi onure etmekti. Olumsuzlemekti. Sanalin dunyasina yazilsa da. Gercekten hic bir abarti idealize etme cabasina da girismedim). Ne diyordum? Ha amaclardan biri de ahlakli, durust, ve idealist olarak da yasanabilir (hint-fakiri olmalari kastedmiyorum). Onurlu yasanabilir. Mumkun. Mumkun. En azindan cabalasak bile yeter...

madafaka said...

gel-gül-git
gel-gül-git

bu bir kısır döngüdür. nereye kadar? sorarım.

Eleştirel Günlük said...

madafaka bi sey anlamadim dediginden...

yarabandı said...

Yazını okurken lisedeki felsefe hocam aklıma geldi. Okul idaresiyle çok iyi anlaşamasa da ( hatta kavga etseler bile) müdür onun çok üstüne gitmezdi.

Onunla ilgili aklımda kalan bir şey de, her 1 mayıs da okula gelmemesi ve kendine o günü tatil olarak ilan etmesi:)

gp maksimov said...

ben bu dakkadan sonra buralardayim. takipteyim, birakmam!

madafaka said...

özür dileyeyim o zaman, yorum yazıyla ilgili değildi; ondandır bir şey anlaşılmaması.
benim mahalledeki gelip-gülüp-gitme trafiğine takıldım, şaka yaptım. meâli budur.

Eleştirel Günlük said...

Yarabandi sizin mudur akilliymis... Aptal mudurler onlarla ugrasirken kendilerini hep rezil etmislerdir. Bu tecrübe ile sabittir.. :-)

Eleştirel Günlük said...

Maksimov kapimiz acik. Her zaman bekleriz efendim...

Eleştirel Günlük said...

madafaka bi daa olmasin. Yoksa fena yaparim :-)