Pages

Feb 20, 2009

Ahmet Kaya, 80'ler ya da műzik yollu toplumsal kontrol ve katharsis

Bu sabah uyandım, Ahmet Kaya’nın bir tűrkűsű dilime dolanmış: Suphi. Hani o “Bir cebinde Das Kapital bir cebinde kenevir tohumu” olan. Sonra taa 80’lere gittim. Ahmet Kaya’nın ilk popűler olmaya başladığı anlara…1985’di ilk kaseti çıktığında. Yani 5 yıl olmuş darbe olalı. 5 yıl. Ama korku atmosferi öylesine egemendi ki sanki darbe daha dűn olmuş gibi hissediliyor. Kimse gűvende değil. Sol dağılmış! “Aman bu da önceki darbeler gibi olacak. Sol şimdi ve yeniden daha gűçlű daha sağlıklı toparlanır” diyenler yanıldıklarını anlıyorlardı sanki. Sol 70’lerdeki abilerini ve ablalarını model alan çocukların dilinde bir iki tűrkűnűn nakaratındaki sosyal analizlerle, dağa çıkanların ve içerde direnenlerin efsanevi öykűleriyle, fısıltıyla söylenen Kenan Evren fıkralarıyla sınırlıydı sanki.

Aslında 70’lerdeki tűrkűlerin műcadeleye çağıran coşkusu da git gide solmaya başlamıştı. Ortalık arabesk şarkılarla vıcık vıcıkdı; Arabesk sadece műzik değil kűltűr olmaya başlamıştı. Sanki biz Orta çağdaydık da arabesk vebaydı. Varolan arabesk ilahlarının yanına yenileri eklenmişti; Kűçuk Emrahlar Műslűm Gűrsesler gibi…Halk tűrkűler de arabesk gibi söylenmeye baslanmıstı, Tűrk Sanat Műziği de, pop műziği de..Bunların yanısıra Sezen Aksu’nun depresif şarkıları ve Murathan Mungan’ın sol’un sosuna batırılmış bireysel boğuntuları damardan alınan kederler gibiydiler.

Sonra özgűn műzik diye bir yeni tını başgösterdi. Sonra ögrenecektik bu da özgűn falan değildi, Gűney Amerika műziğinin bir uyarlamasıymış. Gurup Yorum başı çekiyordu bunda. Konserleri basılıyor, sık sık tutuklanıyorlardı. “Başına bir iş gelirse canım dağlara gel” diyorlardı. Sonra diğer guruplar vardı sanki biraz daha kűçűk burjuva duyarlılığıyla bezenmiş. Hele hele Yeni Tűrkű (ki bu da Rembetiko ve yunan műziği temalıydı. Yani pek yeni de değildi.), Mazhar Fuat özkan’lar bir başkaydılar.

Ve bűtűn bu curcuna da bir de Ahmet Kaya vardı. Bűtűn o kirlenmenin ve yozlaşmanın içinde Ahmet Kaya sanki şamar oğlanıydı. Her an yozlaşan, lűmpenleşen kendini sol diye tanıtan ve dayatan, ne zamandan beri ve kimin tarafından entellektűel birikimin Tűrk Standardları Enstűtűsű statűsűne atandıkları belli olmayan birileri nasılsa beğenmemişti Ahmet Kaya’yı. Ben de vardım bu guruhla Ahmet Kaya konusunda hemfikir olan. Devrimci arabesk műziği yapıyordu Ahmet Kaya. En azından devrimci birşey yapıyordu diyemiyorduk. Oysa ki biz dışardakiler içerdekilere karşı duyduğumuz utancı kapatmak için Ahmet Kaya’yı linç ediyorduk. Bunu yaparken sanki devrimciliğimizi, kirlenmemişliğimizi koruyorduk. Oysa ki kirleniyorduk. Içerdekiler bizden daha özgűrdűler. Biz dışardakiler özgűrlűğű utandırıyorduk. Ahmet Kaya aldırmadan söylűyordu tűrkűlerini. Hiç yitirmedi çizgisini (her ne ise) hiç ihanet de etmedi ne kendine, ne dinleyicisine, ne etnik kimliğine, ne de inandıklarına. Tűrkűsűnű söyleyerek var oluyordu ve bunu da kendince en iyi biçimde beceriyordu. Ya bize ne oluyordu ki?
Işte bu yűzden bu sabah Suphi tűrkűsűyle uyanınca içimde suçluluğunu çektim ve kendi adıma özűr dileyeyim dedim.

Kusura bakma be Ahmet abi.

Bak sana Edip Cansever amcanın şu şiirini armağan edeyim …

“Boynu bükük duruyorsam eğer
İçimden öyle geldiği için değil
Ama hiç değil
Ah güzel Ahmet abim benim
İnsan yaşadığı yere benzer
O yerin suyuna, o yerin toprağına benzer
….
Camcının cam kesmesine, dülgerin rende tutmasına
Öyle bir cıgara yakımına, birinin gazoz açmasına
Minibüslerine, gecekondularına
Hasretine, yalanına benzer
Anısı işsizliktir
Acısı bilincidir
Bıçağı gözyaşlarıdır kurumakta olan
Gülemiyorsun ya, gülmektir…
…..
Ne kadar benziyoruz Türkiye'ye Ahmet Abi.
Bir güzel kadeh tutuşun vardı eskiden
Dirseğin iskemleye dayalı
-- Bir vakitler gökyüzüne dayalı, derdim ben --
Cıgara paketinde yazılar resimler
Resimler: cezaevleri
Resimler: özlem
Resimler: eskidenberi
Ve bir kaşın yukarı kalkık
Sevmen acele
Dostluğun çabuk
Bakıyorum da simdi
O kadeh bir küfür gibi duruyor elinde.
….
Ah güzel Ahmet Abim benim
Gördün mü bak
Dağılmış pazar yerlerine benziyor şimdi istasyonlar
Ve dağılmış pazar yerlerine memleket
Gelmiyor içimden hüzünlenmek bile
Gelse de
Öyle sürekli değil
Bir caz müziği gibi gelip geçiyor hüzün
O kadar çabuk
O kadar kısa
İşte o kadar.

Ahmet Abi, güzelim, bir mendil niye kanar
Diş değil, tırnak değil, bir mendil niye kanar
Mendilimde kan sesleri.

17 comments:

Anonymous said...

Hani o kasetlerin toprak altına saklandığı günler...Hayal meyal hatırladığım 80'ler. Yazınız bana o hayalleri hatırlattı. çorum da hiç ayak üstünde yürüyemediğimiz günleri. Neden yürümüyoruz da hep yerlerde yatıp duruyoruz diye düşündüğüm. Annemin Ulaş'a hamile olduğu yıllar. Babamın eski arabasına yumurtlayan tavukları. sadece 2 mahalle vardı yaşadağımız küçük kasabada. Alevi-Sünni mahallesi çizgisiyle bölünmüş. Paramparça edilmiş bir araç. Koşarak inmiştik aşağıya mavi, camları kırılmış üzeri eziklerle dolu bir araç. Kapımızın önünde durdu uzun süre biz de sevinerek yumurta topladık. Niye kırılmış olabileceğini bile bilmeden. Tavuklar bir aracın içerisine neden yumurtlar ki demeden.
Sonra babam yoktu. Çok uzun süre yok oldu. Annem hep ağlıyordu. Sadece bukadar o yıllara dair resimler kafamda.

Grup Yorum hala zaman zaman dönüp dinlerim. Sıyrılıp Gelen bambaşkaydı. Sanki "biz" ve "diğerleri" ayrımında en önemli noktaydı Grup Yorum.
Ahmet Kaya derseniz dinlerim arada. Sayenizde şimdi de:) "Yüreğim Kanıyor" Ahmet Kaya denildiğinde ilk sırada çaldığım türküsü belki de.

Günlerin Tortusu said...

İlginç!

Dün Edirne'den dönerken, Kızılırmak'ın "Pir Sultan'dan Nesimi'ye" albümünü dinledim. Belki beş yıl, belki de daha fazla olmuştur dinlemediğim.

Beğendim mi? Evet, türküler nedeniyle olsa gerek. Tekrar dinler miyim? Bilmiyorum -uzunca bir süre sanmıyorum.

Ahmet Kaya'nın ilk albümlerini (Şafak Türküsü aklıma geliyor hemen) kasetten dinlemiştim. Duruşu nasıl olursa olsun, yaptığı müziğin arabesk niteliğini o ilk albümlerden beri sevemedim.

Yine yakın zamanda, bir arkadaşımızın doğum gününde hediye olarak gelen Grup Yorum'un DVD'sinin tamamını izleyemedik.

Zamanla müzik zevki ve beğenileri değişiyor insanın. Gerisi nostalji oluyor, galiba.

Anonymous said...

Dev-Yol un eski cavuslarindan ve cok sevdigim Mesut'u bir kac sene once ayak ustu gordugumde "1979 da Didim de okey masasina getirdigim arkadasi hatirliyormusun... o Ahmet Kaya idi" demisti.

Hatirladigim...
Biraz havali gibiydi, sessiz denilebilecek biriydi ama inceden herkese takilip gulerdi Mesut da onu destekleyici gulumserdi. Ilk anda "amma kil adam" demistim icimden.
***

Yillar sonra Mesut un tarifi sonucu hatirladigim Ahmet Kaya ile muzigini severek dinledigim, mucadelesi ile kahramanlarimdan biri olan Ahmet Kaya yi biraraya getirdigimde "vay be adam ta o zamanlardan beri derinmis megerse" demistim.
***

Arada bir "ulan yurt disinda kiyak bir hayatin var, ne diye internetten siyasi yazilar yaziyorsun, sana ne" dedigim zamanlarda aklima Ahmet gelir.
Vicdanimi zorlar.
...
Ahmet o okey oyununuda kazanmisti.

Eleştirel Günlük said...

Ebru cok sagol paylastigin icin... Ne guzel yazmissin cocuk gozlerinle gozledigin bir dunyayi - Hic yasanmamis olasi bir dunyayi...

Keske daha uzun uzun yazsan... Eger yazarsan haber ver. Okumak isterim...

Eleştirel Günlük said...

Gunlerin Tortusu, nicedir ugramaz olmustun buralara (ya da hic ugrar miydin onu bile hatirlamiyorum). Neyse merhaba ve hosgeldin

Muzik zevkinin degistigi su goturmez bir gercek. Nostaljiyi ise farkli tanimliyorum ben...

Yazida bir nostaljiden ote bir oz elestiri var. Haksizlik etmelerden dem vurma var.

Eleştirel Günlük said...

Sagol Haydar hoca paylastigin icin.

Günlerin Tortusu said...

Eleştirel Günlük'te yazılan her yazıyı mutlaka okuyorum ;) Yorum bırakmak konusunda ise hak verebilirim size.

Ben haksızlık mı ediyorum? En başından beri aynı şekilde düşündüğüme göre, sanmıyorum.

Ama bu elbette sizin ÖZ-eleştiriniz...

Dostlukla,

Anonymous said...

Hemen listeye alıyorum:) Aslında bugüne dair burukluklarımızda payı olan geçmişi çok anlatmadığımı farkettim. Belki özeleştiri ile...

Eleştirel Günlük said...

Gunlerin Tortusu evet evet ben oyle bakiyorum...

Eleştirel Günlük said...

Ebru merakla bekliyorum...

Anonymous said...

EG'ye katiliyorum. Arabesk motifler tasisa da fasist ya da lumpen gibi davranilmayi hakketmedi. Bir de biz de insanlardan gercekci olmayan beklentilere de girebiliyoruz yani.

Bireyin sinirliliklarini tanimak insanca bir eylemdir bence.

zihni örer said...

Turgut Özal'ın parayı bastırıp da satın aldığı Hakkı bulut'a sosyete arabeskini söylettiği günleri hatırlıyorum.
Ahmet Kaya'nın "yorgun Demokrat"ı da Hakkı Bulut gibileri tarif ediyordu.
Daha sonraları "kürt realitesi" ve günümüzde TRT şeş kanalına geldiğimizde, Ahmet Kaya'nın, bir ödül töreninde kürtçe şarkı söyleme sözüne karşılık linç girişiminden sonra yurt dışına gitmek zorunda kalmasıyla devam eden süreç O'nun ölümünü hızlandırmıştı. Bu günlerde mezarını türkiyeye getirme pişkinliği yapan ölüseviciler için geçmişin acıları hiç birşey ifade etmiyor!

Anonymous said...

simdilerde pek dinlemiyorum ya, ahmet abiyi severim der daim....arabeskini severdim, ama sonralari arabeskinde de bazi degisiklikler oldu, saniyorum hayaloglundan kaynakli, onu pek tutmadim niyeyse.....bir vakitler, her konser sonrasi gözaltina alindigi siralarda, bir konserinde satasmalar oluyordu devrimcilerden, birakti sazi, ben devrimciligi bu kadar yapiyorum daha iyisini buyurun siz yapin diye terk etti sahneyi....o gün bugündür takdir ederim kendisini, ahmet abinin vapurunu yapmayaydi bi tek ne güzel olurdu....

Eleştirel Günlük said...

Kacak onemli bir noktaya degismissin valla. Nedir iyi devrimcilik sahi? Kim belirler iyi devrimci olmanin nitel ve nicel yanlarini? Aslinda bu mesele beni Turkiye'deki devrimci hareketin oz-yikicilik gibi (self-destructiveness) bir patolojiye sahip oldugunu cagristiriyor. Yada biz karistiriyoruz oz-elestiriyi oz-yikicilik diye mi anliyoruz nedir? Onu begenme bunu begenme sonunda elde kalan hic. Iste oyle anlar oldu ki Ahmet Kaya'nin sarkisindaki yorgun demokratlara bile ihtiyac duyduk. Adam kalmadi diye serzenip durduk.

Anonymous said...

eklemeyi unuttum, önemli de degil ama yine de söyleyeyim, grup yorumu ise hic sevememisimdir....müzigini samimi ve bana bir seyler söyleyecek nitelikte bulmadim hic....

zeynep said...

Merhaba Eleştirel,

Güzel adamdı Ahmet Abi, "abi" sözcüğünün -tam da o yakıştırdığınız Cansever mısrasındaki gibi- anlamını dolduran insanlardandı, öyle hissettirirdi. -di değil, elbette hala öyle, bir şekilde dolaylı yoldan öldürülmüş olması bir şey değiştirmedi. Nadirde olsa, ki nadir oluşundadır güzelliği, içimdeki arabesk saatleri sadece Ahmet Kaya'nın bastırmasına izin veriyorum hala. Tabii ki unutulacak insan değildi, ama yine de böyle hatırlatılması, ondan bahsedilmesi, bir yerlerde mesela küçük bir fotoğrafını görmek mutlu ediyor beni. Teşekkürler!

Eleştirel Günlük said...

Sagol Zeynep,

Cok guzel ifade etmissin "Ahmet Abi, "abi" sözcüğünün -tam da o yakıştırdığınız Cansever mısrasındaki gibi- anlamını dolduran insanlardandı, öyle hissettirirdi"