Pages

Jan 13, 2008

Diktatörlük mü değil mi?

Kandanadam Küçük Prens adli kitabın linkini verip herkesin okuması gerektiğini tartısıyor. Yazısına başlarken diyor ki “Atatürk diktatör müydü? Bu soru bayağı popüler bir soru. Bilmiyorum Türkiye'de buna nasıl cevap verilir.. Ama şunu biliyorum; hiçbir zaman seçilerek bir yere gelmedi. Genel seçimlerden bahsediyorum. Tek parti dönemi, meclisten alınan yetkiler, vb, vb.. Neyse, burasına takılmayacağım.”

Ben asıl buna takılmak istiyorum. Bence adını koymak gerek. Hatta adını koymak için problematize etmek de gerekiyor nasil yönetildiğimizi. Hala Allah’in varliğını “eee Kuran öyle diyor”a dayandıran bir çok insane varken, Turkiye bir cumhuriyettir ve demokrasiyle yönetilir” inancini Mevcut ideolojinin illegal olarak okul koridorlarında ya da siniflarinda dağittiği bildirilerden ve alnımızın çatısına salya sümük yapıştırılan fişlemelere dayandırıp “eee Inkilap Tarihi kitabi ya da Anayasa öyle diyor”a dayandırıyoruz. Bence 1923'den beri yasadigimiz bir diktatörlük. Diktatörlüğün gün ışığı görmemiş formlarının uygulandığı bir dikatatörlük. Ben başkan ve parlemontonun seçme ve seçilme kriterine bakıp bir yönetimin demokrasi olduğu saçmalığını insan zekasını aşağılayan en adi bir indoktrinasyon olarak görüyorum. Bence asıl baz alınması gereken kriter hukuğun dengeli ve herkes için adil bir biçimde işlemesi. Işte bunun için Türkiye’de demokrasi hiç olmamıştır.

Herşeyin başında demokrasi halkın kendini yönetmesidir (en basit tanımıyla) Biz deki uygulama halka güven duymayan bir diktatörler gurubunun ve onların ekonomik destekçilerinden oluşan küçük bir zümrenin Türkiye insanının kendini nasıl yönetmesi gerektiğini dikte ettiği, söz dinlemediğinde kulağını çektiği bir dikatörlük formudur. Şu aşağidaki bir kaç soruya yüreğiniz ezilmeden evet diyorsanız siz demokrasi de yaşiyorsunuz demektir. Ben de gerçeklikten kopmuş bir dünya da yaşıyorum demektir.

  • Diyarbakir hapishanesinde (ve diğer 12 Eylül zindanlarında) yaşananlar bir demokrasi de (Olağan üstu hal bile olsa) yasanır mı? Hadi yaşandığını varsayin peki bu insanlık suçlarının zanlılarından hesap sorulmaması demokratik midir?
  • Bir demokraside bir başbakan ya da Cumhurbaşkanı "Anayasayi bir kere ciğnemekle bişey olmaz"diyebilir mi?
  • Demokrasilerde 12 yasinda bir cocuk örgüt elemanı diye yargısız bir infazla katledilebilir mi? Katledenler serbestçe maaşını alip işine devam edebilir mi? Hatta promosyon gibi ödül alır mı?
  • Demokrasilerde kadınlar erkek egemen değer yargılarına peşkeş çektirilir mi?
  • Tecavüze “stretch kot giymişti. Tahrik var” diye indirim verilir mi?
  • Mahkemelerde ya da mahkemeye bile gitmeden karakollarda şikayette bulunan kadına nasihat çekilip evine geri gönderilir mi?
  • Kocanın karısına tecavüz etmesi tecavüz değil “ask yapması” diye yorumlanır mı?
  • Tecavüz suçu işleyen ben “evleneceğim bu tecavüz ettiğim kurbanla” deyince, “afferim oglum şimdi seni serbest bırakıyorum git ömur billah bu kıza tecavüz et, yeter ki toplumun ahlak anlayışı zedelenmesin” denir mi?
  • Devlet kızlık zari’ndan sorumlu olur mu?
  • Gözaltında çeşitli objeler (job, şişe, vb) kullanıp insanlara cinsel ıskence yapıldığı sorulduğunuda bizim aslan gibi delikanlılarımız var öyle bir şey yapacaksak obje niye kullanalım diyebilecek biri bakanlık yapabilir mi?
Umurumda degil Atatürk diktatördü ya da değildi. Türkiye Cumhuriyeti dikatatörlükle yönetiliyor 10 yıllardır. önce bunu açığa çıkaralım. Sonra ayrıntılara sıra gelir.

8 comments:

... said...

Cumhuriyet ilanindan buyana 3 anayasa yapilmistir.
1- 1924 Devrim Anayasasi. (Orfi idare) Siki Yonetim altinda askeri rejim golgesinde yapilan bir anayasaydi. 1925 yilinda Seyh Said Devrim Mahkemelerinde yargilanmisti. Yani o anayasa yapildiginda itiraz edenin vay haline.
2- 1961 Darbe anayasasi
2A- Darbe anayasasi bile dar gelince 1971 de cuntacilar anayasayi makasladilar.
3- 1982 Netekim anayasasi.
Yani tum anayasalar askerler tarafindan yapilmistir. Gel de buna anayasa de... hatta tut demokratik anayasa de!

Yeni yapilacak olan anayasanin bile sivil ve demokratik olmayacagi belli. Anayasayi yaparken "bu maddeyi koyarsam asker amcalar kizarmi" deyip korkuyor ve o maddeyi koyamiyorsan, tartisamiyorsan, aklina bile getiremiyorsan... o anayasanin demokratik oldugu soylenemez.

Olsa olsa "hic yoktan iyidir" turu bir anayasa olur.

Eleştirel Günlük said...

Ben de onu demek istiyorum. Bence en buyuk problem "ordu"nun "ulkenin asil efendisi" olmasi statusudur. Oysa demokrasilerde ordu hukumetin altinda bir kurumdur. Turkiye bunu asamdikca demokrasi mumkun gorunmuyor pek.

Anonymous said...

Uff, üniversitede zorunlu tarih derslerinde Toktamış Ateş'in değişmeyen, tek bildiği "Atatürk diktatör müdür?" sorusuyla bir kere daha karşılaşacağımı sanmıyordum :D

Eleştirel Günlük said...

Sevgili Banu kusura bakma...Keske bunu tartismak zorunda kalmasaydi bu toplum. Tarih dersinin "zorunlu" olusunu hatirlatip bu tartismaya bir ornek daha sundugun icin tesekurler.

... said...

Cok dogru EG.
9 Eylul 1922 ye kadar Istanbulda keyif eden yeniceri agalari savas bittikten sonra -sakin- Ankaraya gelerek herseyin ustune oturmuslar. Hatta M Kemal'in "memleketi genclere emanet ediyorum" sozundeki gencler kelimesini kendilerine maletmisler.
Kimse de cikip "bi dakka kardesim, savas zamani neredeydiniz?" diyemiyor.
Sonraki senelerde "egemenlik milletindir" sozundeki millet'in kendisi olduguna karar vermisler ve defalarca darbe yapmislar.
Yakin zamandada kendilerini "demokrasi, ozgurluk kelimelerini baskalarina kaptirdik" deyip demokrasinin temsilcileri olduklarini ilan etmeye kalkismislardir.
Bravo dogrusu demi?

Eleştirel Günlük said...

Ankara Turk Inklap Tarihi Enstitutusunun 1952 yili basimli Ataturk'un Soylev ve Demecleri adli kitabin 226inci sayfasinda Ataturk silahli kuvvetlerin bu ulkenin gercek sahibi ve gercek inteligencia'si oldugunu soyluyor zaten.

Ali said...

bence turkiye icin diktatorluk tanimi pek uygun degil. sonucta diktatorluk bir yerde tek bir insana(veya kucuk bir gruba) bagli bir rejim. bizde ise devlet icinde bir devlet var, basbakanin bile bu ne oldugu bilnmeyen yapilanmaya soz geciremedigi, hatta kimi zaman haberi bile olmadigi bir devlet diktatorluk olamaz.

halbuki bizim icin gereken terim hazir: illiberal demokrasi. Fareed Zakaria'nin icadi olan bu terim demokrasinin hur ve adil secimler sartindan baska hicbir sartini adam gibi yerine getiremeyen bizim gibi ulkeleri anlatiyor. sosyal devletin olmadigi, ifade ozgurlugunun kisitli oldugu, insan haklarinin cignendigi ama buna karsin vatandasin hepsi birbirinden beter bir suru parti arasinda ozgurce secim yapma hakkina sahip oldugu ulkeler...

Eleştirel Günlük said...

Ali sagolasin yorumun icin. Aslinda demokrasinin neligini tartismak degildi benim niyetim. Demokrasinin ne olmadigini tartismakti.

Onerdigin demokrasi yaklasimi ilgince benziyor. Kaynak verirsen daha da okur ogrenmis olurum sayende.

Eski bir klişey aklima geldi: Eger bir terim onune gelen sifatlarla anlam degistiriyorsa o terimin ici bosaltilmis, piclestirilmis demektir. Demokrasi kavrami da (gerceklikte uygulanmasi da) o denli farkli sifatlarla anilmaya baslandiki artik kimin hangi terimden neyi kastedigi belli olmuyor. Ozgurlukcu demokrasi, totaliter demokrasi, liberal demokrasi, sosyalist demokrasi, vs. vs.

Turkiye'nin demokratik olmadigini biliyorum, bunun adini da diktatorluk koyuyorum. Cesitli maskeler takinmis diktatorluk...