Pages

Jan 6, 2008

Devletten Hesap Soruyorsunuz Ha!

Bursa Valisi Şehabettin Harput, İznik Gölü'nde balık avlarken 51 gün önce kaybolan Nevzat Can ve Aydın Çil'in ailelerini ziyaret etti.
Arama çalışmalarına çocuklarının kaybolmasından 4 gün sonra başladığını belirten aileler, "Aramaya geç başladılar, erken bıraktılar" diye yakındı. Bu siteme öfkelenen Vali Harput, "Siz devlete hesap mı soruyorsunuz? Kimsenin devletten hesap sorma hakkı yoktur" diyerek azarladı.

Böyle yazıyor Milliyet haberi. Haber olacak ne var bunda? Bu haberden sonra vali istifa etseydi, ya da o duyarlı Türk halkı sokağa dökülüp “toplumsal refleks” verseydi anlardım. Hiç bir şey olmadı oysa. Mesele devlete gelince akan sular durur bu ülkede. Çocuklarımız ne olduğu-neye hizmet ettiği bilinmez bir savaşta can verince Allah devlete zeval vermesin demez miyiz? Analar gönüllü olarak asker doğuran – kurban doğuran rahim-makinası olmak için sıraya girmez mi? Askere gönderdiğimiz cocuklarımız hapishanelerde devletin a-li idealleri adına işkenceci olmaz mı? Savasta esir dusenden bile olmeden esir dustugu icin hesap soran devletten siz hicbir sey icin hesap soramazsınız. Benim cocugumu olume zorunlu goturen-gonderen sensin, sen once bana olen cocuklarımın hesabını ver diyen ana-babalar oldu mu hic? Olsalar da devlete karsı terrorist propagandası yapmaktan dava acılmıstır. Siz kim oluyorsunuz da devletten hesap soruyorsunuz ha!

Develetin gorevi insanın guvenliğini ve yaşama hakkını sağlamaktır. Devletin olmazsa olmaz koşulundan biridir bu. Devlet insanına hizmet için vardır. Ki insan kim olursa olsun; sapık da olsa, katil de, hırsız da, terrörist de. Evet terrörist de olsa o kişi sonucta bu ülkenin sorununa kendince çözüm için yasal olmayan bir yolu seçmiş ya da seçmek zorunda bırakılmış insandan başka biri değildir. Devletin görevi yasalar cercevesinde her insanı, evet terrörist de olsa, yaşama hakkını ve sağlığını korumalıdır. Yaşama-Dönüş adı altında devlet kendi insanlarını soykırımdan (evet bu da bir soykırımdır) geçiremez. Devlet bu kıyımları yaparken ses çıkarmadığınız için şimdi sıra size geldi işte. Şimdi hiç bir şeyden hesap soramayacaksınız. Yasalarla sizin güvenliğinizi sağlamak için maaş alan polis dur emrine uymadığı için vurulacaktır. Çocuklarınızı kurtarmak için işe alınmış ve maaş alanlar çocuklarınızı kurtarmaya gelmeyeceklerdir ve siz hesap soramayacaksınız. Eğer sorarsanız ağzınızın üstüne tokadı patlatacaklardır işte böyle.

Devlet sizin beyninizi yıkadığı gibi herşeyden ulu ve herşeyin üstünde bir kavram-kurum değildir. Devlet Kenan Evren’in ve diğer paşaların babalarının çiftliği değildir. Devlet herkes için varolan herkes için eşit çalışmakla - hizmet vermekle yükümlü sosyal bir oluşumdur. Hepsi bu. Evren’in “asmayıp da besleyelim mi?” salaklamasıyla kafanızda biçimlenen öylesi basit ve ilkel bir şey değildir devlet. Tabii ki devlet besleyecek. Tabii ki asmayacak. Devletin görevi insanın yaşama hakkını savunmaktır, bunu garanti altına almaktır. Işte bu nedenle bütçe verilir size, bunun için kurumlar oluşturulur. Çünkü bu devlet sizin bakanlarınızın, yüksek rütbeli subaylarınızın cebini doldurduğu, düsük benlik-saygılarını diğerlerini ezerek yükseltikleri, korkak ve gözünü kan bürümüş polislerinizi robo-cop vari maskelerin ve terörle mücadele yasalarının arkasına saklanıp 12 yaşındaki çocukları öldürdükleri ve öldürüp de gurur duydukları rehabilitasyon merkezi degildir.

Bırakın savaş manzaralarını hiç birimiz bilmeyiz bile askerde kac çocugun psikolojik sağlığını yitirdiğini, tecavüz edildiğini, ve eğitim adi altinda işkence edildiğini ve hatta cinayete kurban gittiğini. Hiç bir kurum var mıdır yıllık “eğitim zaaiyatı” (askerde öldürülen) çocukların dökümünü tutan? Siz kimden hesap soracaksınız ha! Ama bu devlet “iyi cocuklarına” cinayet işletir ve hesap da sormaz. Siz kendinizi ne sanıyorsunuz da devletten hesap soruyorsunuz! Siz özallardan, çillerlerden hesap sordunuz mu ki? Gözünüzün içine baka baka devletin yasalarını çiğnemediler mi? Sonra hiç utanmadan “yasaları bir kere çiğnenmekle birşey olmaz” demediler mi? “Alışırsınız alışırsınız diye utanmazca yanaklarınızdan kesme almadılar mı? Siz devleten hesap mı soracaksınız?

Bırakın bu ciddi (!) meseleleri hadi küçük meselelere (politik olmayanlara) bi bakalım.

Her yıl trafik kazalarında yüzlerce insan öldürülür. Kim hesabını sordu bunun? Trafik Canavarı diye birşeye inandırılmışsınızdır ve bir de bir kaç sarhoş ve uykusuz söfördür sanki sadece suçlu. Adam gibi yol yapmayan, trafik eğitimi vermeyen, kuralları uygulamayan devlet hiç suçlu değildir. Şarampole yuvarlanan arabaların ve arabalarda canını yitiren insanların hesabını kim sormuş? O virajın açısının ne olması gerektigini, o açıya göre uygun hız limitinin yazılı olduğu işaretlerin görülebilir bir yere konulup konulmadığının hesabını kimden sordunuz? Kim hesap sorar ambulansın ne zaman geldiğini? Ambulansta yapılan müdahalenin uygunluğu veya etkililiğini kim sorar?

Devlet hastanelerinde de insanlar öldürülüyor. Deney faresi gibi kullanılıyor bu ülkenin insanı. Ama hastaneler eğitim kurumlarıdır bu nedenle dava bile edilemez. Siz kimden hesap sorduğunuzu sanıyorsunuz? Küçük bir üşütmeden dolayı hastaneye gitmişti garson Memet abi, dünya tatlısı bir insandı. Iki gün sonra öldüğünü duymuştuk. Ilkokul mezunu karısına, okuma-yazması olmayan ana babasına hastaneyi mahkemeye verin dediydik. Bu valinin yaptığı gibi firça yemişlerdi savcıdan, ve polisten. Bayat penisilin vermişlerdi Memet abiye. Bu cinayet değil miydi? Siz kimden hesap soracaksınız? Devlet heryerde bütün kurumlarıyla en dokunulmazlığıyla yaşam hakkınıza tecavüz ediyor 1923’den beri. Siz kimden hesap soruyorsunuz ha?

Yani

Akrep gibisin kardeşim,
korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
Serçe gibisin kardeşim,
serçenin telaşı içindesin.
Midye gibisin kardeşim,
midye gibi kapalı, rahat.
Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
Bir değil,
beş değil,
yüz milyonlarlasın maalesef.
Koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını
sürüye katılıverirsin hemen
ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
hani şu derya içre olup
deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.
Ve bu dünyada, bu zulüm
senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin,
- demeğe de dilim varmıyor ama -
kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!

4 comments:

... said...

Ne trafik lambasi, yol, ambulans istiyorsun kardesim! Aha oraya koca bi Estergon Kalasi yaptik ya!

Dagdaki koca bayragi gormuyonmu? Kaca maloldu o bayrak haberin varmi?

Guneydoguya milyarlarca dolar yatirim yaptik... askeri havaalanlari, lojmanlar, servis otobusleri, jandarma karakollari, hapishaneler... daha ne istiyorsunuz be?
***
Bu konunun baska yonunu ele alan bir yazi yazmistim.
http://demokrasidemokrasi.blogspot.com/2008/01/devlet-oyle-dedi.html

Eleştirel Günlük said...

Ozur dileriz Devlet baba! Ne haddimize! :-)

Sagol Haydar.

Anonymous said...

Yazdıklarınıza canı gönülden katılmakla birlikte yazıda kafama takılan bir şeyi sormak istiyorum.

1923'ten beri dediniz de ondan önceki devirlerde herşey yeşillikti dutluktu gibi bir mana ortaya çıkmış. İlginç tabi.

Eleştirel Günlük said...

Ugur merhaba,

Guzel bir soru. Miladi 1923'den beri almayi yegliyorum cunku hukuk devleti oldugunu iddia eden devlet o zaman kendini ilan etti.

Ancak adam gibi sosyolojik bir tahlil yapilacaksa, bu toplumun bu davranislarini (davranmayisliklari da dahil) aciklamak icin tarihsel olgulara da bakmak gerekir. Ve evet devlet'e ve asker'e tapinma taaa Osmali'dan belki daha da eskilerden gelen birseydir ve kulturun gozeneklerine islemistir. Bunun gozardi edilmemesi gerekir...

Tekrar tesekurler dikkatli gozlemin icin.