Pages

Sep 2, 2007

Bir filim, Eve Dönüş ve 27 yıl sonra 12 Eylül'ü Hatırlamalar

Geçenlerde bir forumda biri şöyle tanımlıyordu 12 Eylül’ü;

Tank sesiyle uyanmanın, her 100 metrede bir donunuza kadar aranmanın, alçak sesle konuşmak, düşünmemeye çalışmak ve "yanlış anlaşılmamaya çalışmanın" ne olduğunu biliyor musunuz siz? Etrafınızdakilerin ikişer üçer ortadan kaybolduğunu, işkence seslerinin işkencehanelerin çevresindeki 1 km karelik alanda kulak tıkacına ihtiyaç bırakacak kadar "rahatsız edici" hale geldiğine tanıklık etmenin ne demek olduğunu biliyor musunuz siz?

Seneryosunu ve yönetmenliğini Ömer Uğur'un yaptığı Eve Dönüş adli film işte Türkiye’nin anlığında hala çok canli duran bu 12 Eylül (27 yil geçmiş! Oysa hiç o kadar da uzak hissedimiyor! Sanki dünmüş gibi.) karabasanın bir boyutuna kamerayi uzatmış. İzlemediyseniz izleminizi tavsiye ederim. Sanki bir filim eleştirisi yapacakmışım gibi başladım sanki ama bir filim eleştirisi değil bu yazı, zaten filim eleştirisi yapmaya kendimi yetkin de görmüyorum. Ben filimin işlediği olgunun ve tarihsel bir dönemin tanıklığını şöyle ya da böyle başarılı bir biçimde yapmasından dolayı takdir edilmesi gerektiğine inanıyorum, çünkü 12 Eylül 1980’den şimdiye kadar gördüğüm ender onurlu bir çaba var bu filmde.

12 Eylül bir sürü hayata mal oldu, en azindan üç kuşağa (Her darbe en azından üç kuşağa mal olur. Darbenin yapıldığı dönemin gençlerine, onlarin ailelerine, ve onlarin çocuklarına) travma yaşatti. Ve biz tarih karşisinda beceriksizliğimizle suçluyuz; işkencecileri ve onların paşalarını yargıya getiremediğimiz gibi, belgeleyemedik de yaşananlari ve yaşatılanları. Ömer Uğur bu boşluğu doldurmak için elinden gelenin en iyisini hiç de ticari bir kaygı gütmeden yapmış. Saygıyla teşekkür ediyorum kendisine.

Filim Istanbul’un kenar mahellerinde yaşayan apolitik, o dönemin söylemiyle “lümpen” bir işçinin, Mustafa, darbeyle birlikte başlayan rastgele tutuklamalar, işkencelerden kendi payına düşeni alışını anlatıyor. Iş arkadaşlari tek tek göz altına alınırken, Mustafa’nın tavrı “o işlerle uğraşmasalardı! Bak beni kimse içeri aliyor mu!” olur. Ama Mustafa da bu histeri ve terörden kimsenin muaf olamdığını öğrenecektir. Filim izleyiciye 22 gün süren işkenceler sonunda Mustafa’nın bir daha sağlıklı bir hayatı olmayacağını yaşatiyor, hissettiriyor. Işkencenin mantığını, devlet terörünün yöntemlerine göndermeler yapıyor filim. Gözaltında, işkencede öldürülenlerin nasıl da “çatışmada öldürüldü” haberleriyle hasıraltı edildiğine tanıklık yapıyor filim.

Finalinde de filimin bütün yükünü taşıyan olguya tekrar vurgu yapılıor. Hiç Kimse Muaf Değildir zulümden, işkenceden, rastgele tutuklamalardan, göz altında kaybolmalardan, yargısız infazlardan.

Hiç Kimse Muaf Değildir!

Hiç Kimse!



Meraklısı için not:
Belgenet.com 12 Eylül’ü belgelemiş…Milli Güvenlik Konseyi bildirileri, Evren’in konuşmaları vebenzerlerine ulaşılabilir.

5 comments:

Anonymous said...

Merak ettim filmi ben de şimdi...

Anonymous said...

selam eleştirel günlük,

film olarak hiç beğenmemiştim bu filmi.aslında kalkış noktaları iyiydi.özellikle başlangıç bölümünün iyi bir hazırlık olduğu söylenebilir.ama sonra sanki biraz işkence teması yerleşiyor filme.bu yanıyla "sinema estetiği" bakımından en azından benim umduğum anlamda filmin ikna edici olmadığını düşündüğümü söylemeliyim.

öte yandan işaret ettiğin noktalarda haklısın.bu film ya da benzerleri bir şekilde 12 darbesiyle ilgili görülmemiş bir hesabın ortaya serilmesini sağlıyorlar. bir bakıma da o yılların öyle gelip geçtiğini.ama ideolojik etkisi bakımından da böyle bir film için çok geç bir tarih söykonusu.bu film eğer 87'lerde bu şekilde çekilmiş olsaydı belki bir karşılığı olurdu. elbette yine var bir karşılığı ama o kadar değil.27 yıl sonra 12 eylül'ün hala canlı bir şekilde anlığımızda bulunduğu konusnda haklısın, ama sonuçta film 27 yıl sonra çekiliyor.hem estetik hem ideolojik bakımdan sorun etiği dönemin hesaplaşmasında bunu dikkate almak gerekir.

sonucta yine de halkımızın "ben bi şey yapmadım o halde bana karışmazlar" mantığının eleştirisi olarak filmin altını çizmek mümkün.12 eylül tarvmasına bir yönden ışık tutması bakımından altı çizilebilir.gerçi halkımız mantığının bu olduğunu kabul etmeyecektir ama olsun.....

Eleştirel Günlük said...

Banu filimi onlinedan da seyredebilirsin. http://www.divxizle.com/ Diger guzel filimler de var bu sitede. Ornegin Beynelmine ve Mavi Gozlu dev gibi...Izledikten sonra senin izlenimlerini de bekliyorum.

Eleştirel Günlük said...

Kacakkova,

Dedigim gibi sinema elestirisi yapacak denli kendimi yetkin gormem bu nedenle senin sinema estetigi babinda soylediklerine katkida bulunamayacagim ama bence de filimin baslangici cok sicak ve otantikti.

Filimin gec cekil(ebil)mesinde ise filimi ya da yonetmeni degil de yine 12 Eylul'u sucluyorum ben. 12 Eylul bitmedi bence uzmanlasarak evrimlesti. Hala etkili. Bu anlamda ideolojik bir bosluk gormuyorum ben.
12 Eylul bitmedi. Arjantin'de ve Sili'de kullanilmis kirli savas taktiklerinden de yararlanip derin devleti mesrulastirdi, uzmanlastirdi. Ceza ve sansur yaslari, sivil mahkemelerin DGM'lerden farkli islemeyisleri ve adeta olaganlasmalari bundan dolayidir.

12 Eylul(ler) suclular adilce yargilanmadikca surecek. Guruplarin ya da topluluklarin belleginde acilmis kollektif yaralar kendiliginden kabuk baglamaz. Adaletin adilce islemesi gerekir ve en onemlisi devletin insanlarindan ozur dilemesi gerekir. Ama biliyorsun hala yuzbinlercesi siritarak ve gururla bugun olsa yine yapariz o zaman yapilanlari diyebilecek kafayapilarindalar. Yani 12 Eylul bitmedi. Hic bitmedi...

Anonymous said...

evet 12 eylül bitmedi!...

kıyas için karşılaştıracaktım sen adını anmışsın:beynelminel.

beynelminel aynı zaman dilimi anlatıyor ve yukarıda söyledikleirmi devam ettirecek olursam, sözkonusu atmosferi/dönemi bence cok daha iyi yansıtıyor.daha basit kesitlerde toplumsal dokuya sinen durumu daha derinde hissediyoruz sanki.tabi bunlar kişisel olarak bana görünenler!..

Eve dönüş filmi bir mesaj verme istiyor ve bunu verdiği konusunda hemfikirim.ama bunu fazla direk yapıyor.bu haliyle de 12 eylülü anlatan diğer filmlerin kaba bir tekrarı gibi oluyor hikaye.tarık akan'ın falan vardı benzer eksenli filmleri.27 yıl sonra bu bakımdan hem ideolojik anlamda hem de estetik anlamda daha başka bir yol izlenebilirdi.oyunculuktanda bir kac kişi haric memnun kalmadım ben.mesela kekilli, dogru düzgün rol vermemişler zaten, kendisi de oynayamamış.neyse bunlar başka meseleler.edebitatta olsun, sinemada olsun "bir dönemi anlatmak" sonucta netameli bir iş, kabul etmek lazım.