Pages

Jun 2, 2007

Herkes için özgürlük istemenin bedeli

Şu islamcıların özgürce ibadetlerini yerine getirmelerini, türbanlarıyla okula gidip, bir işte çalışabilmelerinden yanayım. Herkesin özgür olmasından yanayım.

Bu eşitlikçi istemin öyle naïf bir ezberlemeden, taklitten ibaret olmadığını söyleme ihtiyacı duyuyorum. Hani “seninle hemfikir değilim ama senin inancını özgürce savunma hakkın için seninle savaşırım” gibi özlü sözler vardır ya ve birileri bunu okuyuverir, kulağa hoş gelir, yüreğe eşitlikçi gelir. Sonra da heryerlerde söyleyiverirler. Benimkisi biraz farklı bundan. Ben şu bizim islamcıların özgür ve eşitliklere sahip olmasını isterken sadece onlarla hemfikir olmadığımı söylemenin yanısıra şunları da söylemek istiyorum.

Bilin ki siz siyasal gücü ele geçirdiğinizde


sizin gibi olmayanlara karşı hiç mi hiç hoşgörülü olmayacağınızı


  • Insan Hakları, inanç özgürlügü gibi terimleri sözlüklerden sileceğinizi


  • Bütün bir ülkeyi haremlik ve selamlik diye ayıracağınızı


  • Kadınlara çarşaf giymeme gibi bir özgürlüğü tanımayacağınızı


  • Ben gibi inançsızları ibreti alem icin meydanlarda sallandıracağınızı


Oruç tutmayanları linçe kalkışan sarıklı kalabalığı kahraman ya da gerçek dindar ilan edeceğinizi,



Ahlak adına insanları insani değerlerle değil bacak arasının dar çerçevesinden yargılayıp hatta katledebileceğinizi

Sarhoş olmayı, aşık olmayı, sevgiliyle el ele sokaklarda dolaşmayı, özlemle kucaklaşıp öpüşmeyi, mayoyla denize girmeyi günahkar ve illegal ilan edeceğinizi

Demokratın, Liberalin, sosyalistin, kapitalistin, gayrı-müslümin, ateistin, lezbiyen ve homosexuellerin yaşam olanaklarını mümkün olduğunca ortadan kaldıracağınızı biliyorum. Daha doğrusu inanıyorum ya da seziyorum.

Bu yukarıda sayılanlara “önyargılı” deyip yüreğinizi rahatlatacagınızı ya da propagandanıza yeni bir derinlik ekleyip devam edeceğinizi de biliyorum.

Sadece bilmenizi istiyorum; safdilce değil gerçekten sizin de özgür olmanızı istiyorum ve zerre kadar inanmıyorum özgürlüğü yaşayınca insanlaşacağınıza. Ama yine de sizin de özgür olmanız için haksızlıklara ayak direyeceğim…

Ama kimbilir eğer birgün inançlarına bakmaksızın siz de yoksulun, ezilenin, haksızlıklara uğrayanların yanında olup onların kavgasına destek verirseniz, Kahraman Maraş, Sivas, ve daha adı duyulmamış nice linç ve insanlik dışı katliamlar için özür dilerseniz ve gerçekten bunu yüreğinizde hissederek yaparsanız belki insanlaşmaya başladığınızı düşünmeye başlayabilirim.

8 comments:

Anonymous said...

idealistçe!

Anonymous said...

olmasi gereken de bu bence zaten. baska turlu dusunceler ileriyi goturemez bizi.

paydosa paydos hocam, yazmaya devam.

Anonymous said...

Buradaki tanımlama kimleri kapsıyor? İslamcıları mı? Şayet öyleyse, kim onlar? Onları nasıl tanımlıyoruz? Bu bilgi, daha doğrusu, inanç ya da sezgi nereden çıkıyor, hangi temellere oturuyor, özgürlük söyleminde -karşıtlığı gösterme adına- nerede duruyor ya da bir yerde duruyor mu?

Anlamadığım noktalar oldu. Yazının özgürlükle tamamen zıt bir düşün için bile özgürlüğü savunacak kadar özgürlükçü olduğunuzu (ne pahasına olursa olsun) ifade etmek için kaleme aldığınızın farkındayım, ancak büyük kısmının bu özgürlüğü tanımlamak yerine o düşünü tanımlamak çabasında olduğunu görerek sormak gereği duydum.

Özgürlüğün neliği gerçekten önemli. Beslendiği şeyler doğrudan düşünsel sistemlerle alakalı. Böylesi bir özgürlük savunucusuna belli noktaları sormadan önce anlayamadığım tanımlamaları sormak daha uygun göründü. Çünkü sorun sanırım bedelde düğümleniyor.

Eleştirel Günlük said...

Sevgili Proetcontra,

Çok teşekkür ederim düşündürten sorularınız için. Ama inanın o inanmadığım Allah adına yemin ederim ki hiç mi hiç bir özgürlük tanımı yapma niyetinde değilim. Öyle bir teorik deneme niyetim de yok.

Sizin sorularınızı anlıyorum; kullandığım terim ve nitelemeleri netleştirmemi istiyorsunuz, ama ben bilimsel makale yazmak istemiyorum. Bilimin verilerinden ve bilgi birikiminden yararlanmayi ihmal etmeden içimden geleni içimden geldiği gibi yazmak istiyorum. Yani bir tür günlük gibi, deneme gibi, hani biraz da yorumumu katarak (commentary gibi) yazmak istiyorum. Editörün ya da saklı-gizli hakemlerin (reviewers) kaygısını yaşamadan yazmak istiyorum. Zaten bunun için bu blogu kurdum aslında.

Hiç bir toplumsal ideale hizmet etmeyi de amaçlamıyorum. Içimi boşaltmak için yazıyorum. Ağız dolusu küfür edemesem bile, küfür etmek için yazıyorum. Hasan Hüseyin’in bir şiirinde dediği gibi küfürlerin de kuşlar kelebekler gibi uçacakları konacakları yeri iyi bildiklerini varsayarak, cok detaylı açıklamalara bile girme ihtiyacı duymadan yazmak istiyorum.

Yine de kısaca da olsa polemiğe girmemeye çalışarak yanıtlamaya çalısayım sorduklarınızı…

Müslüman kim mi? Islamcılar mı? Hem müsluman hem Türkçü kafatasçılar mı? Hem Kemalist hem müslümanlar mı? Bunu Türkiyeliler iyi bilir* ya da onlar kendilerini bilirler demek istiyorum ama bu çok kaçamak bir yanıt olur. Kimi kastediyordum biliyor musun? Bütün konformistleri. Bütün inananları. Bütün tümdengelimci mantıları (Bu cümle hariç) Bir anda, bir linç kalabalığında mesela, bütün kimliğini kaybetme olasılığı olan herkesi kastediyorum. Başka bir insanın işkence görmesini, öldürülmesini inanca dayalı ya da ulusal güvenliğe dayalı bir mantikla haklı bulan herkesi kastediyorum. Maraşta’ki ve Sivasta’kileri ve orda olmayıp da olsaydi da o katil kalabalığa katılır olma olasılıkları olan herkesi kastediyorum.

Bir de özgürlüğün en eli kanli kişiliksizi ve insan-olmayan’ı bile insanlaştıracağına inanmak istiyorum. Özgürlüğü nasıl anlıyorum peki? Ben özgürlüğü hiç bir dolaylı ve direct baskıya dayanmayan ve bireyin bütün insansı potensiyellerini geliştirmek için elverişli olanakların olması diye anlıyorum. Bunun da bir son-durak değil amacı kendinde içkin bir süreç olarak görüyorum.

Tekrar teşekkür ediyorum sorularınız için. Hoşçakalın.

*Türkiye’liler iyi bilir derken sizin kişiliğinize bir gönderme yapmiyorum. Hani bilimsel tarzda yazınca everensel boyutlarda olsun diye kimsenin bilmediğini varsayarak yazarsiniz ya. Onu kastediyorum. Türkiye’de yaşayanların bu yazıyı anlayacağını varsaydim ve eminim siz de anlamışsınızdır hedef kitleyi ama belki problemitize etmek için sordunuz.

Anonymous said...

Anlıyorum. Ben ifadeleri anlam düzlemime oturtmak, ardından bu kavramlar hakkında konuşmak amacıyla sormuştum, zira özgürlük problemi hep mış gibi anlayışlarla değerlendiriliyor, tanımlamalardaki eksiklikler de özgürlük anlayışının eksiklikleri olarak ortaya çıkmak zorunda kalıyor-bireysel niteliği. Sorunlarsa buradan çıkıyor, hep buradan çıkıyor.

Kişisel dışavurumlarınız olduğunu anlıyorum. Cevap verme nezaketiniz için teşekkür ederim. Kolaylıkar diliyorum...

Eleştirel Günlük said...

Proetcontra, kesinlikle size katılıyorum. Kullandığımız kavramların içi doldurulmalı. Bir sürü kavram (özgürlük bunlardan biri) herkesçe kullanılıyor. Herkesin o kullanılan kavrama yüklediği anlam farklı olunca da dediğiniz gibi kimsenin kimseyi anlamadığı bir kargaşa kaçınılmaz oluyor doğal olarak.

Belki sadece bunu kendine amaç eyleyen bir blog yaratmalı. Terimleri, kavramları dilbilimcilerle, felsefecilerle, anlambilimcilerle tartışmalı. Bir bloga rastlamıştım bir zamanlar, orda biriyle röportaj yapılmış ve bir kavramın neliği sorunsal edinilimişti. Çok hoşuma gitmişti…

Eger böyle bir blog yaratırsan ve haber verirsen sevinirim.

Hoşçakal.

Anonymous said...

Böyle bir blog var mı bilmiyorum ama Özgür Üniversite'nin çıkardığı kavram sözlüğü var ve yakında 3.sünü çıkaracaklar. Ayrıca bunlardan ayrı bir de resmi ideoloji sözlüğü çıkarttılar.Bilginize :)

Eleştirel Günlük said...

Çok teşekkürler Tansel.